Haftalık Özet #12 – Youtuber Olmak

Bu haftaki konu bu, youtuber olmak. Çok uzun süre önce başladığım Youtube işine yaklaşık bir 3 sene ara vermiştim. Zaten 6-7 video paylaştığım için doğru düzgün bir takipçi de trafik de yoktu. Her şey için olduğu gibi bu konuda da ulan zamanında bırakmayıp devam etseydim şimdiye oradan üç beş para kazanıyor olurdum diyorum. Ve evet benim belki de düzeltmem gereken en önemli konu bu. Sürdürülebilirlik. Bu konuyu Movie Part X ile biraz düzeltmiştim. Yaklaşık 2 senedir her gün paylaşım yapıyorum ve onun da sonuçlarını görüyor olmak beni iyice motive ediyor. Instagramda takipçi sayısı 70k oldu ve aylık trafik de 15 milyon civarı. Bu sefer hiçbir işi bırakmadan devam ediyorum. Bakalım şartlar umarım istediğim şekilde oluşur da yine abuk subuk işlerin içerisinde bulmam kendimi.

Youtuber olmak şart mıydı?

Aslında konu youtuber olmak değil tam olarak. İçerik üretmek. Daha genel tabirle üretim diyelim. Çünkü üretim, hem insanı canlı kılıyor hem de bir şekilde başka insanlarla da etkileşimin en değerli yolu olarak görünüyor. Youtube sayesinde farklı özellikleri geliştirme imkanı da oluyor. En büyüğü kamera karşısında konuşma yeteneği. Normalde ne kadar rahat konuşabildiğinizin, neyi bildiğinizin hiçbir önemi kalmıyor kamera karşısında. Yetenek varsa biraz daha rahat başlıyorsun sadece. Yazmış olduğun metin olsa bile defalarca bakman gerekiyor kamera karşısındaki rahatlığı kazanana kadar da mimiklerin, ses tonun, bakışların hep normalden farklı oluyor. Bu özellik de sadece tekrar tekrar kamera karşısına geçerek gelişiyor.

Bir diğer özellik de video düzenleme. Günümüzde oldukça değerli olduğunu düşündüğüm bir bilgi video düzenleme bilgisi. O kadar çok youtuber var ki. Sadece youtube için de değil tüm mecralar için hem bireysel hem de kurumsal anlamda iyi kurgu yapabilmek, güzel düzenlemeler ortaya koyabilmek oldukça değerli. Yani kendi videolarını düzenlemen şart değil, baktın o yönün gelişti ama youtuber olamayacaksın, belki de bir youtuberın video editoru olursun. Ek gelir kapısı bir yerde. Eskilerin de dediği gibi kolunda bir bilezik. Tabi iş bunlarla da bitmiyor. Kamera ayarları, açı, ses, ışık, metin yazarlığı, ilgi çekici konu bulma, tasarım… Liste uzayıp gidiyor. Bunların her biri bir bilgi ve her bilgi kendini geliştirmek demek oluyor. Devamlı gelişim sayesinde de maddi olanaklar yaratma ve hatta ciddi paralar kazanma imkanının yanında da mental sağlığını da korumaya yardımcı oluyor. Günümüzde buna gerçekten çok ihtiyaç var.

Ne olacak bu memleketin hali?

Net cevap vereyim. Hiç. Bu coğrafyada neredeyse her şey bireyseldir. Neden bahsediyorum? Konu kişisel de olsa toplumsal da olsa ucu bize dokunuyorsa tepki olur, dokunmuyorsa çok ses çıkmaz. Kendimize yapılıyorsa yanlıştır, karşı tarafa yapılıyorsa umursanmaz. Bizden birisine haksızlık olursa adı haksızlık, karşıdan birine yapılırsa vardır bir şeyler. Yani kendimizle ilişkilendirdiğimiz her şeyde kendi çıkarlarımız söz konusudur. İşin hak, hukuk, adalet olması falan çok umursanmaz. Tabi belirli kitleler tepki gösteriyor, karşı çıkıyor, hatta canlarından oluyorlar doğrudur. Fakat konu seçerek yaşanıyor bunlar da ne yazık ki. Bu konu biraz uzun bir konu başlarken yüzeysel yorum yapayım istemiştim fakat bu memlekette hiçbir şey yüzeysel geçilemiyor. Ya da tamamen yüzeysel geçiliyor 🙂 Bu konuyu sonra detaylandıralım.

Fenerbahçe kongresi gerginliği

Dün Fenerbahçe Olağan Yüksek Divan Kurulu toplantısında biraz gerginlik yaşandı. Şekeri yükselmiş bir Aziz Yıldırım’ın racon kesişini arada istiyor sanırım bünye ki özlemişiz. Bazı kucaklaşmalar da yaşanmadı değil fakat yine birkaç kişi arasında sert sataşmalar oldu. Aktörlerden biri Aziz Yıldırım tabi. Fakat önemli bir nokta şu genel olarak gördüğüm. Aksiyonsuz vizyon halüsünasyondur demişler. Vizyondan bahsediliyor, konulardan bahsediliyor, fakat aksiyon yok. Yahu yapılacak şeyler belli değil mi? Koskoca milyarlık şirketleri olan kodamanlar toplanmış sen öyle dedin, ben böyle dedim kavgası ediyor. Bir savaş çıksa ortalığı toz duman edecek kişiler birbirlerine sataşıyor. Kucaklaşmamız lazım, düşman dışarıda onlarla savaşmalıyız lafları edenler oluyor da, icraat göremiyoruz yıllardır. Egoyu bırak diyenin ayrı egosu var, kucaklaşalım diyen adam ilk saldıran adam, yani saçma sapan bir ortam var orada da.

Bence tarihin en ikonik teknik direktörlerinin başında gelen Mourinho’yu da zerre kullanamıyoruz. İlk geldiğinde tüm dünya Fenerbahçe’yi tanıyacak, sevdireceğiz, bir sürü organizasyon olur dünya yıldızları gelir falan dedim, yok. Acun Ilıcalı’yı getirdiler. Dedim medya gücünü kullanırız, bir şeyler olur. Yok. Çıkıp yapı da yapı bilmemne. Bir şeye faydası olmadı. Yani aksiyon yok, hareket yok, plan program varsa da uygulanmıyor mu yoksa planı yapanın da plandan haberi mi yok bilmiyorum ama ciddi bir akılsızlık, hareketsizlik, belirsizlik mevcut. Bu sene sonunda tüm dünyaya rezil olacağımız gelişmeler olabilir böyle giderse. Şimdiden tarihe not düşüyorum bunu sene sonunda tekrar hatırlatacağım.

Hazır youtuber olmak demişken son videomu da alta ekleyeyim. Bir şekilde tanıtmak gerek sonuçta 🙂


Bu haftalık da bu kadar. Yazıların sonuna her hafta bazı linkler ekleyeceğim. Destek olmak isteyen çıkarsa mutlu olurum. Elimden geldiğince hakkını vermeye çalışacağım. Tüm sosyal medya hesaplarımı ve bana ulaşabileceğiniz her linki linktree hesabı üzerinden bulabilirsiniz. Bir de destek olmak isterseniz buymeacoffee hesabım üzerinden bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz. Keyifli, umut dolu bir hafta diliyorum.

About Barış Gündüz
Web ve mobil teknolojilere ilgi duyuyorum. Yaklaşık 12 yıldır web geliştirme ve internet reklamcılığı üzerinde çalışıyorum. Web yazılım teknolojileri ve yönetimi konusunda uzmanım. Birçok şirkete teknoloji ve reklamcılık danışmanlığı verdim. Hâlâ bazılarına destek vermeye devam ediyorum. Kendi projelerimle ilgili bazı çalışmalarım var. Çoğu içerik üreticiliği ile ilgili. Projelerimin hepsi Gündüz Medya markası altında toplanmıştır.
Barış Gündüz posts